1 <a href="http://www.erzurumluyum.net/index.php?q=node/400">Kaynak</a> İnsanoğlu hal ve ahvalini beğendiği kimseleri kendine örnek alır. Beldelerin de benzemek için model aldığı şehirler vardır. İslam milletleri Mukaddes Mekke Şehri'nin evrenin en şerefli beldesi olduğuna iman ederler. Nitekim Nemi Suresinin 91. Ayetinde yüce yaratan, elçisi Hz.Muhammed (S.A.V.)e şöyle buyurur: De ki: "Bana ancak, bu beldenin yani Mekke'nin; onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi/' İslam beldeleri ve bu beldelerde yaşayan şehir sakinleri için Mekke model bir mekândır. Nasıl bu mekânda yaşayanlara, Rablerine kulluk yapmaları emrediliyorsa, Mekke'yi model edinen İslam beldeleri sakinleri de, Allah'a kullukla vazifelidirler. Erzurum'a şahsiyetini veren nesiller bu vazifeyi severek kabul etmiş, bu heyecanlı teslim oluşlarını, şehirlerinin İslam mülkünün kilidi ve iman ehlinin derbendi olduğunu ilan ederek tescil etmişlerdir. Erzurum'un İslami kimliğini tebarüz ettirdikten sonra artık, genel planda şehirlerin kimliğindeki unsurları ele alabiliriz. Şehirler, tarihin, coğrafyanın ve ilahi yazgının tayin ettiği misyonla “varlık sahnesi”ne çıkarlar Köy, Kasaba, şehir... Evet! İkibin metrelik yüksekliği ve ikiyüzelli kilometrelik kutru ile Anadolu’nun kubbesi gibi duran Erzurum-Kars yaylası; bağrından çıkardığı Aras, Fırat ve Çoruh ırmakları ile Hint Denizi, Karadeniz ve Hazar Denizi’ne kollarını uzatır. Yine bu kocayayla; Kafkasya, iran ve Anadolu coğrafyasının ortak sahanlığını oluşturur. İşte bu yüzden Erzurum Târihi, üzerinde bulunduğu coğrafyanın azizlikleri ile doludur. Nasıl fay hattı üstünde kurulan şehirler sallanır durursa, kültürel bir ortak sahanlık konumunda olan Erzurum coğrafyası da, tarihin iniş çıkışları ile sürekli kımıldar. Bu sahanlığı elde etme, yâni, Anadolu, Kafkasya Iran geçidine hâkim olma, bu bölgedeki tarihin Sultanlara, Hakanlara, Kayserlere, Şah ve Pâdişâhlara öğrettiği değişmez stratejidir. Târihin hiçbir kahramanı, geçitlere atını sürmeksizin yol alamaz. Erzurum'un bir geçit şehir olarak fâtihleri baştan çıkaran füsûnkâr duruşunu, üzerine kurulduğu coğrafya hazırlar. Hiç umulmadık bir anda, bir Moğol kumandanı edasını, bir Horasan dervişinin müsamahasını, bir Semerkant bilgesinin rasyonalitesini bu topraktan fışkırmış olarak müşahede edersiniz. Geçitler, milletlerin can noktasıdır. Bu itibarladır ki, Erzurum Târihi, bir mânada "Geçidi Bekleyen Şehir" in millî menkıbesini anlatır.. Özelde Erzurum üzerine yaptığımız bu tesbitler kafi ve vafidir. İnançlar, felsefeler, ekonomik teklifler, siyasi ve askeri talepler şehirlerin bu sosyal katmanlarına gelir. Şehir halklarının dışarıdan gelen bu taleplere verdiği cevap farklı olur. îşte bu farklılık, şehir kimliklerini hazırlar. Askeri hareketlerin ağır bastığı hudut şehirleri "Serhat" olarak adlandırılır. İnanç ve felsefenin yoğunlaştığı şehirler ise kültür ve sanat dünyaları ile anılırlar. Erzurum, Mecusi İran karşısında Bizans'ın; Şii İran Karşısında Osmanlı'nın; Hıristiyan Gürcü ve Ermeni karşısında Saltuklu ve Selçuklu'nun; sıcak denizlere inmeğe çabalayan Çarlık Orduları karşısında "Osmanlı Son Yüz Yılı"nm serhaddı idi. Zira o "Geçidi Bekleyen Şehir" di. Erzurum bu muhafızlığını Müslüman kimliği ile icra ediyordu: Erzurum kilidi, mülk-i İslâm'ın, Şimdi, geride bıraktığı iz bakımından çok daha verimli bir alana; kümbetler, köprüler camiler, çeşmeler, âlimler, dervişler, şâirler şehri Erzurum'a geçebiliriz. Erzurum'daki hanlar, hamamlar, köprüler, kümbetler hiç şüphesiz yapı ustaları eliyle var oldu. Ne yazık ki bu sorulara cevap teşkil edecek tarihi belgelere şimdilik sahip değiliz. Müslüman yapı ustalarının güzellik anlayışı bu nitelik farkının temelidir. Çini san'atını camii içinde cennet imajı için kullanan atalarımız bu imajı camii dışına da taşımış, Turkuvaz çinilerden bir dünya kurarak yaşadığı şehirleri adeta cennetten bir köşe haline getirmişlerdir. Taş yapı dendiğinde ise Erzurum ufkuna dizili eserler saymakla tükenmez. Onlar, o taşları ince ince İslam'ın heybetiyle teşrif eden mümin ruhlardı. O mübarek ustalar, eserleriyle yüzyıllarca sonra Necip Fazıl'a şu iki mısrayı ilham edeceklerdi: Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir? Bu isimlere ek olarak uzak diyarlardan Erzurum'a olan sevgisini açıklayan Yahya Kemal'i bu arada hatırlıyoruz. O, İstanbul'a Üsküb'e, Bursa'ya dizdiği neşidelere bir anlamda ara verir ve Ahd-i vefayı va'di tehî sanmasın ki dost Yahya Kemal, Erzurum'a gösterdiği vefanın boş bir vaad olmadığını, bu şehir ülkenin uzak bir köşesinde olsa da kalbinin baş köşesinde olduğunu söyler. Şehirler, hangi coğrafyada bulunurlarsa bulunsunlar; dostları, düşmanları, yardakçıları, sömürücüleri, zorbaları, azizleri, ruhanileri, hümanistleri, velileri, asileri, münkirleri, münafıkları ile/renkli bir kimlik oluştururlar. Bu renkli kimlikten Erzurum'un payına düşenleri teker teker yazacak olsak, söz uzar gider, insicam kaybolur. İzninizle "Erzurum'da Bir İdeolojik Zorba Kimliği" başlığı altında bir bölüm açarak Selanikli Tahsin Uzer'in, şehir kimliğine olan menfi tesirlerini anlatmak istiyorum. Onun 1916 yılında Erzurum düşerken şehirde estirdiği dehşet, bir müddet sonra başlayacak Rus istilasını gölgede bırakacak seviyedeydi.. Sanki Erzurum ebediyen Rusların elinde kalacakmış gibi şehri en başta çifte minareli medrese olmak üzere berhava etmeye kalkan ve bu sırada yüzlerce masum hemşehrimizi öldüren kan dökücü, dehşet verici bir sima idi.. Cephanelikleri ateşe vermek suretiyle berhava ettiği binaların haddi hesabı yoktu. Ama Erzurum'un bu adamdan çekeceği çile dolmamıştı. Tahsin Üzer icraatları için Ankara ile mektuplaşıyor , Mustafa Kemal ile karşılıklı birbirlerine Ekselans diye hitap ediyorlardı. Ancak Hakkı teslim etmek gerekir ki Tahsin Uzer'in umumi valiliğinde Erzurum, harp yaralarını sarmaya başladı, modern binalarla donandı, Trenle Ankara'ya ve büyük merkezlere bağlandı. Buraya kadar, bir bakıma Erzurum'un kültürel röntgenini çekip O'nun bazı iç uzuvlarını teker teker görüntülemiş olduk. Tabip nasıl röntgene bakıp hükmünü verirse, şehir felsefecisi de bu noktada Erzurum'un hayat serüveninin felsefesini yapacaktır. Bu bahis üzre naçizane kanaatimiz şudur: Erzurum temelde, yüzünü ilahi iradeye çevirmiş bir şehirdir. |
|
2 Şeyhü-l fFkir: İsmail Hakkı Yıldırım Şeyhü-l Muhalefet: Önder Alıcı Şeyhü-l Komünistler: Kamil Erdem, Mehmet Taner Şeyhü-l Absürdite (Post Modernizm): Şeref Öğ Şeyhü-l Denge: Nail Orhon (Devam edecek). Mustafa Erdoğan Sürat - 19/11/2013 - 17:20 - |
|
3 Şeyh-ül Fırsat-ül Şans: Rıfkı Danışman (Sessiz Kültürlü Kültür Bakanı) Şeyh-ül Darb-ül harb (Darbe Başkanı): Cemal Gürsel Şeyh-ül Dialog-ül Hoşgörü-tül Şöhret: Fethullah Gülen Şeyh-ül direnc vel Kızılay/Külli ceddül insaniyet: Mithat Turgutcan Şeyh-ül istihdam-ül inşaatiyye: Kuşkay Sitesindeki Kuşkay (Devam edecek). Mustafa Erdoğan Sürat - 19/11/2013 - 17:20 - |