1 RAMAZAN MÜREVVESLERİ SELAMİ TÜRKMEN Evet kendileri Mürevvestirler. Evet kendileri Ahlaksızdırlar. Evet kendileri din düşmanıdırlar. Hepimizin yakından tanıdığı yaygın medyanın şarlatanlarıdırlar. Ne yapar, eder her Ramazan ayında İslam adına bir tartışma açarlar, bu tartışmalar üzerinden de Yüce İslâm Dinini yıpratmaya, ona hurafeler sokmaya, akılları karıştırmaya çalışırlar. “Oruç'u kaçıran şeyleri” ararlar. Ama ne yapıp edip,buna seks penceresinden bakarlar. Daha sonra İslâm'ın kanaat önderlerini (!) TV Ekranlarına çıkarırlar, nasıl ederlerse ederler; iki Akademisyenin bile bir noktada mutabakat sağlamadığını ortaya koyarlar. Akıllarınca İslâm'ı anlaşılmaz kılmaya çalışırlar. Kasıtlıdırlar. Yüzde doksan sekizi Müslüman olan bir ülkede mutlaka ki, seyircide bulurlar>; reting de yaparlar. Bu retingleri de, ahlaksızca, hayasızca Reklam pastasının bölüşülmesinde kullanırlar. Yani hedeflerine koydukları “menfaat” lerine bütün bir Müslümanları alet ederek kavuşurlar. Benim sıkıntım onların zıkkımlanacakları haksız kazançlar değildir. Helal kazanç olmadığını hepimiz zaten biliriz. Her Türlü Ahlaksızlığa “Evet” diyerek hazırladıkları programlarla, beyaz kadın ticaretcilerini bile utandıracak teşhirlerle her zaman “İslâm Ahlak ve Faziletini, Türklük Gurur ve Şuurunu” acımasızca ayaklar altına alırlar. RTÜK denen çerçevesi belli olmayan kuruluşun bu yayınları hangi ölçü ve kriterlere göre takip ettiğini de ben çok araştırdım anlayamadım. Anlayan olursa, lütfen bana da bir anlatsın. Tepkisiz toplum olarak bilinmekten yüce Allah, (c.c.) sığınırım. Böyle programların devam etmelerini önlemek için herkesin o TV kanalını araması ve yüzlerine tükürmesi lazımdır. Hatların devamlı dolu oluşu, daha ince bir politikadır. Buna da pek kanmadan, ellerinde kumanda olan her kesin, içinden geçireceği en ağır beddua ile bu tip kanalların programlarını kapatmalıdırlar. İlâhiyat Profesörlerimiz ise, her yıl hayasızca insafsızca sahneye konan bu oyunun figuranları olmamalıdırlar. Sırıtarak, kırıtarak böyle programlarda arz-ı endam etmez iseniz, katılarak İslâm'a darbe vurmak isteyenlere karşıda bir kampanya oluşturursanız. İnanınız ki, Ömürleriniz boyunca İslâm'a ve kendinize en büyük yararı sağlamış olursunuz. Kuran-ı Kerim'in yüce Allah, (c.c.) korumasında olduğunu ve asla bozulmayacağını Ayet'lerle yakından bilmemize rağmen gene de bu Ramazan Mürevveslerini bir türlü affedemiyorum. 18.10.2005 - Erzurum Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 - |
|
2 İslamın Sünni yorumu üzerine kurulmuş olan Osmanlı Cihan İmparatorluğu, Doğu dünyasına Erzurum Kapısı ile açılır. Doğu Türk Dünyasının Şia yorumlu Safevi Dünyası Erzurum müslümanlığını sürekli tetikte tutar. Bu tavır alış bir manada istanbul'un Erzuruma biçtiği misyonla alâkalıdır. Erzurum'da koyu bir sünni rengin hakim olduğu güçlü medreseler ve bu medreselerden camilere, dergahlara, çarşı ve pazara, köylere, obalara dek sinmiş, Erzurumun kutsal günleri bu koyu renkle alazlandırılmıştır. Erzurum musikisi enstüramları yakın zamana kadar daire ve tef'in inhisarındaydı. Tekke bu koyu sünni yaklaşımı temsil ediyor, günümüze intikal eden birbirinden güzel nameler ancak tekke mugannilerinin gırtlak hünerlerinden ibaret kalıyordu, tabii arka planda da ritm vardı. Rahmetli Hatem Ustadan Sümmani'nin sazı sembolik mahiyette eline aldığını, çalmadığını öğrenmiştim. Erzurum'da saz sanatçılığını Alevi-bektaşı sanatçılar yaydılar. Aşık Yaşar Reyhani'nin 1950'li yıllarda Belediye Otobüslerinde biletçilik yaparken saz çalmasını bilmediğini hatırlıyorum. |
|
3 RAMAZANI RUHUNDA YAŞAYAN ŞEHİR Mustafa Çetin Baydar Yayla çiçeklerinden bal yapan arı ne ise ramazanlarından nakış nakış kültürel bir dünya kuran Erzurumlu da odur. Eğlencesi, ibadeti, yemekleri, muhabbeti, hülyaları ve dostluğu ile muhteşem bir orijinalite.. Erzurum'un o mis gibi safîyet kokan kültürü ile büyüyüp de, şimdi o günlere hasret duyan insanlardan biri olarak bazen kendi kendime mırıldanırım: “Ağa alın, tura tel alın, masa kağıdı alın, terek kağıdı alın, çivit alın, leblebi üzüm alın..” Yahut: “Marabez cağları, kütük telleri, filtikos fanilalar, tanko çoraplar, hamam keşani peştemalları, tahta çedikler, öküzbaş çivitleri, hamam nalınları, şüşe halhallar, şüşe hemetçikler, ceviz fırfırikler, Erzincan tekir sakızları..” Eski Erzurum sokakları, böylece gözümde canlanır. Kuşluk vakti, tandırbacalarından yükselen taze ekmek kokularına karışan o eski bilindik sesi, kimi, yansılamaya çalıştığım olur: “Düneyinden belli, bir inek kayboldi..Bulana helâlinden on lira müjdesi vaar..” Kulaktaki sesler eski dünyaları canlandırır da , damaktaki lezzetler ondan aşağı kalır mı? Modern sofralarımızın kısır döngüleridir ki, Erzurumlu'nun mutfak hafızasını hep tahrik eder durur: “Ah!Ah.. Nerde o küflü tulum peynirleri, tandır ve sini keteleri, süt yüzü ile yoğrulmuş fetirler, duzli gılıkler, tandıra kayıp kızgın külde pişen hamur düşükleri, mahanda somunları, süt yüzü kuymahları, lor dolmaları, kuşburni tiritleri, lor dolmaları, kelecoş aşları, çortuti, muşmula turşuları, ayran aşları, kesme çorbaları, şileler, bişiler, tatar börekleri, haşıllar, mumbarlar, totuk paçaları, tatar börekleri, hıngeller, çiriş kavurmaları, ekşili yahni ve ekşili dolmalar, su börekleri, eşkili köfteler, dut ve pestilli yumurta çullamaları, kavurmalar, kavurgalar, kavutlar, hedikler, erişte pilavları? Ah ki Ah! Eski yemekler, Erzurum Ramazan eğlencelerinin de ilgi alanındadır. Genelde düğün, dernek ve bayram şenlikleri ile hayatlarını kazanan çalgıcıların ramazanlıkta, her iki sözlerinden biri yemek üzerine olurdu. Hele sahur manileri çalgıcıların bey konakları karşısında birer yemek sayıklaması gibidir..Önce peşrev ve komiklik ardından yemek üzerine sitemler gelir. Uyan efendim uyan Gedife yastığa dayan Bir ciğer aldım pazardan Saraldi soldi nazardan Arkadaşımı sorarsan Şimdi çıkar mezardan Gapiya goydum tağari Yanar ağari ağari Arkadaşımı sorarsan Şabahana'nın fındık zağari Erişteyi haşladılar Doldurmaya başladılar Gavurboğan'ın pijleri Davulumu daşladılar Ramazan konakları sahuru bekleyedursun, maniler söyleyen davulcuların işi gerçekten zordur. Kimi muzip çocuklar tarafından taşlanmak, kimi yeni yetme gençlerin ağır şakalarına katlanmak gibi engelleri aşmak zorundadırlar. Bazen de konak beslemeleri(hizmetçi kızlar) tarafından azarlanma tehlikesi işin cabası. İşte böyle bir durum Boyahane Mahallesinde davulcu Kor Ağali ile davulcu Teyyar'ın başına gelir. Beslemenin biri konağın penceresinin perdesini aralar “defolun gidin burdan sizi dinliyen yoh”diye çemkirir. Davulcu Teyyar “Ben çalım da sen istirsen dinne, istemirsen dinleme” diyip hiciv dolu şu maniyi söyler: Ayahlarım çamur oldi Dar sokakda dura dura Pahlavalar hamur oldi Sinilerde bura bura Eyle bir esire (asra) galdık Beslemeler hanım oldi Pencere de üre üre. Güzel bir taşlama değil mi? Bu kültürel birikimden habersiz olsaydım, beni kimliksiz kılmaya çabalayan şer odaklarına karşı ben de, tıpkı bir yılbaşı gecesinde " turist" sanılıp ingilizce konuşmaya zorlanan o meşhur sarhoşu gibi çaresizce bağırabilirdim:: “Öldürün lan beni!” Ama kimliğini kaybedenler çaresizliği ile niçin ölümü çağırayım? Biz bu hayâtı, kendimiz olarak ibdâ edip yaşamışız yahu! Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 - |
|
4 RAMAZAN ŞENLİKLERİ !!!!! PROF.DR.A.BERHAN YILMAZ www.palandokengazetesi.net / 17 10 2005 Din üzerinden rant sağlanan en önemli zaman birimi olan Ramazan ayı çerçevesinde gerçekleştirilen programlarla, gazetelerin verdikleri ile elde edilen rant gerçek ve acımasız bir din istismarıdır. Üstelik bu istismarda başrolü de bilerek veya bilmeyerek milli ve dini hassasiyeti olanlar oynamaktadır. Belki de bizim gözümüze bu gibiler batmaktadır. Manevi kazançların, manevi değerlendirmenin ön planda olması gereken bir ayda maddi kazanca yönelik programlar düzenlenmekte; Belediyeler, gazeteler, televizyonlar bu istismarın birer silahı olmaktadır.. Ramazan ayı eğlence, konser dinleme, gösteri yapma ve tiyatro oynatma ayı değildir. Bir festival ayı hiç değildir. Ramazan ayı manevi yönü ile değerlendirilmesi gereken, ibadet, ALLAH'a yaklaşma ayıdır. Fakirleri, muhtaçları anlama ayıdır. İftar çadırları ile yapılan güzel ve hakikaten etkileyici hizmetin ardından yapılan tezat programlarla gayeden uzaklaşılması, özellikle belediyelerimizin gerçekleştirdikleri faaliyetlerle, kendilerine ve hizmetlerine gölge düşürdüklerinin farkında olmamaları anlaşılır gibi değildir. İftar çadırlarında özellikle ihtiyaç sahiplerine verilen maddi hizmet, manevi açlığı olan ihtiyaç sahiplerine de gerektiği şekilde verilmelidir. Belediyeler ve ramazan programları düzenleyen herkes bu hassasiyeti gözetmeli ve göstermelidir. İnsanları konserlere, oyunlara değil camilere, ibadete, fakirlere yardım etmeye çekmenin yolları aranmalıdır. Allah'a yaklaşma ayı olan veya olması gereken Ramazanı eğlence, şenlik, festival ayı olarak algılayanların aklına ramazan ayının gelmesi ile birlikte eğlence geliyor. Aslında ramazan ayı sosyal hayat yönünden diğer aylardan farklı değildir. Yani ölçüyü kaçırmadan, belirli hassasiyetler çerçevesinde ramazanda da diğer aylarda olduğu gibi eğlence olabilir. Ama ramazana özel eğlence olmaz. Bu mübarek ayı eğlence ayına çevirmek ve eğlence ile birlikte anılmasına sebep olmak, izin vermek insaf sınırlarını zorlayan bir acımasızlıktır ve haddi aşmaktır. Özellikle belli hassasiyetleri taşıdığına inandığımız belediyelerin, ramazan ayında eğlence adı altında yaptıkları herşeyi bir daha gözden geçirmeleri gerekiyor diye düşünüyorum. İçeriği ne olursa olsun, eğlence ile Mübarek Ramazan ayını bir araya getirmemek gereklidir. Burada ramazan ayının ruhuna, sosyal içeriğine uygun programlar tertip edenleri tenzih ederek şunu söylemek gereklidir; Ramazan ayında gösteri yapmaya, reklam yapmaya, ALLAH'a yaklaşma ayı olan bu ayda dünya eğlenceleri ile insanların vaktini ve kalbinde oluşan hassasiyeti çalmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Burada Osmanlı'da ramazan eğlencelerine de değinmek gerek. Osmanlının son zamanlarında direkler arasında düzenlenen, bugünkü gibi insanları ramazanın manevi havasından uzaklaştıran ve büyük bir hata olan bu gibi eğlenceleri de kınamak ve keşke hiç olmasaydı demekten başka çaremizde yoktur. Yanlış yanlıştır, Osmanlı da yapsa, bizler de yapsak bu böyledir. Fakat bunu sanki bir gelenekmiş gibi sunmak Türk toplumuna iftiradır. Olayın bir diğer üzücü tarafı da seçilirken Milli ve dini değerlere hassasiyetleri sebebi ile oy alan belediyelerin de bu işleri yapıyor olmalarıdır. İftar sofraları, ramazanın ruhuna uygun programlar tabii ki desteklenmelidir. Ama gösteriye dönen iftar yemekleri, konserler, dini mülahazalardan uzak şenlikler, tiyatro oyunları kim içindir veya ne içindir. Allah için olamaz, halk için de olamaz; Çünkü ramazan günü ibadet etmesi gerekenleri tiyatrolarda, eğlence çadırlarında toplayıp, camiilerin yakınında güya eğlendirirken, müzik ile çoştururken halka fayda mı vermiş oluyorsunuz zarar mı tartışma bile götürmez. Eğer kendi reklamları içinse evet bu dünyada reklamınız olur ama Allah'a bunun hesabını verirsiniz. Dünyamızda islama sokulmak istenen bir çok hurafeler, olmayan adetler, yanlış düşünceler varken ve bunlarla mücadele etmemiz gerekirken, kendi elimizle dinimizi dejenere etmenin gereği yoktur. Kasıtlı olarak islama zarar vermek isteyenler belki bize bakıp aferin, bizim yapamadıklarımızı kendileri ne güzel de yapıyor diyorlardır. Ramazan eğlencesi olmaz, olmamalıdır. Ramazan ayının uhrevi havasını bozan, insanları ALLAH ile başbaşa kalmaktan uzaklaştıran ramazan eğlencelerini düzenleyerek kendi elimizle inançlarımıza, ne üç-beş kuruş için, ne de üç-beş oy için, ne de reklamımız için, zarar vermeyelim. Sanıyormusunuz ki fakir, perişan ve doymak için ramazanı bekleyen insanlar eğleniyor. Kesinlikle hayır. Bu gibi eğlencelere yapılan masrafı daha önemli ihtiyaçlara yönlendirmek kimsenin aklına gelmiyor mu ? İnsanlar belediye başkanlarının önderliğinde, bir araya gelip, fakir mahallerindeki, fakir evlerindeki o dehşet veren yoksulluğu görmelidir. Bakalım artık eğlenecek, iftar sofralarında bir çok çeşit yemek yiyecek hevesleri kalıyor mu ? Sayın belediye başkanları ve Sayın Vali; Eğlenen zaten eğleniyor, sizin asıl vazifeniz bu fakirlere destek bulmaktır. Dilerim; Bu sıkıntılar giderilir ve beraberce yürek ferahlığı ile eğlenecek günler de gelir. PROF.DR.A.BERHAN YILMAZ ERZURUM Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 - |
|
5 Filtikos: İstanbul Türkçesindeki Düttürü Leyla Mustafa Erdoğan Sürat - 19/11/2013 - 17:20 - |
|
6 Filtikos: Cilve satan(özellikle genç kızlar) Mustafa Erdoğan Sürat - 19/11/2013 - 17:20 - |
|
7 ERZURUMDA RAMAZAN YİNE BİR İFTAR TOPU PATLADI GURBET ELDE DABAĞANA SUYUNDAN ÇAY SULARI KOYULUR AYRAN AŞİ SOFRADA SANKİ SELAMA DURMUŞ, KOCA KOCA PİDELER KIYMAYA LOKMA OLMUŞ, DADAŞIMIN RAMAZANDA HERŞEYİDİR DEMLİ ÇAY, KADAYIF DOLMALARI ELDEN AĞIZA GETMEZ, ADETTENDİR,ÇORBADAN SONRA KIYMA KADAYIF YENİR, İFTARDAN HEMEN SONRA CAMİLER DOLAR TAŞAR, KAHVELERDE SOHBET BAŞLAR ÇAYLAR BİR BİR İÇİLİR, DAVULCU FARIĞ HEÇ DURMAZ,KUVVET VERİR TOKMAĞA, ZÖHÖR GELMİŞTİR ARTIK, HER EVDE LAMBA YANAR, ZÖHÖRLERDE AÇMA ÇÖREK, BOHÇA KETE YENİLİR, RAMAZANIN ONBEŞİNDE BAŞLAR, SIRA SIRA DEVETLER, DOYUM OLMAZ TADINA ERZURUMDA LAVAŞIN, BAYRAMLARDA ADETTİR KÜS DADAŞLAR BARIŞIR, GURBETTEKİ DADAŞI SARAR DURUR HEYECAN, Mücahit AKSAKALLI |
|
8 Filtikos: Civelek,hafif meşrep kız. Mustafa Erdoğan Sürat - 19/11/2013 - 17:20 - |