1 Erzurum Antikomünizmi'nin Tarihçesi. Mustafa Çetin Baydar Bolşevik ihtilalinin Erzurum üzerinde yıkıcı tesirleri olduğu kadar yapıcı tesirleri de oldu. İhtilalle birlikte silahını terk eden Çarlık ordusu asker ve zabıtanı sayesinde iki yıldır elimizden çıkmış olan Erzurum'a ordumuz birkaç ay içinde geri dönebildi. Türkiye'de antikomünist tezler edinen şehirlerin arasında Erzurum Rus hududuna yakın bir konumda olması sebebiyle ilk sırayı alır. Erzurum Antikomünizmin biri mahalli ikincisi siyasi merkezden idare edilen iki damarı vardır. Her iki damarda 12 Mart 1918 de ordu Erzurum'a döndüğünde teşekkül etmeye başlar. Mahalli antikomünist damarın yapılanması Kadı Raif Hoca'nın (Dinç) başını çektiği Muhafaza-ı Mukaddesat Cemiyetinde şekillenir.(16 Ocak 1921) Destekçiler din sınıfı şahsiyetleri ile şehir ekonomisi ve statüsünü temsil eden zevattır. İkinci Antikomünist Erzurum damarını ise Mustafa Kemal Paşa Ankara'dan yönetir. Derin devlet yöntemleri ile çalışan bu kanal Erzurum -Trabzon güzergahında Mustafa Suphi aleyhine yapılan eylemleri (21 Ocak 1921) planlar, Muhafaza-ı Mukaddesat Cemiyeti ile iş birliği yapar. Kısa bir süre sonra Mustafa Suphi ve arkadaşları Karadenizde yok edilir. Bu sonuç Sovyetlerle Ankara'nın ilişkilerini etkilemez. Daha önce 1 Eylül 1920'de Baküde yapılan Mazlum Milletler Şurasına Erzurum'dan pek çok şahsiyetler katılmıştır, bunlar içinde devlet için istihbarat yapanlar olduğu gibi birer aydın tavrı sergileyerek bolşeviklikten etkilenenler vardır Cevat Dursunoğlu, Yüzbaşı Nalbantoğlu İsmail bu grubun başındadır. Erzurum gençleri arasında sosyalizme ve komünizme ilgi duyanların sayısı haylicedir. Varlıklı ailelerin gençleri çoğunlukla böyledir. Öyleki bu gençlerin kapitalist birikimi reddettiklerinin göstermek için babalarının kasalarından çaldıkları törenle yaktıkları dahi rivayetler arasındadır.. Şehir de dizi dizi konakları bulunan alemdar ailesinden Muammer Alemdar bu eylemi yapanlar arasındadıdır.Yakın zamanda Taşambarların karşısında bulunan o muhteşem konağı yıkılıp yerle bir edilen Muammer Alemdar. Erzurum'da Tekparti idaresi döneminde Siyasi Polis (Milli Emniyet) in takibe aldığı üç ideoloji Vardır. İrtica, Kürtçülük, Komünizim. İkinci Dünya Harbini takip eden soğuk savaş döneminde Erzurum antikomünizmi 1918'de teşekkül eden modeli bire bir, kırk yıl ileriye taşındı. İkili eksen devam etti. Muhafaza-ı Mukaddesatçılar Komünizimle Mücadele Derneklerinde faaliyete başlarken, Ankara'dan derin devlet yöntemleri ile yönetilen Antikomünist Model devlet sistematiği içinde faaliyet yapıyordu. Yine işbirliği tamdı. Bu işbirliği eskiden de ileri gitmiş Nurcuların baş çektiği Komünizimle Mücadele Dernekleri,ortak dernek kuruculuğu dahi yapmışlardır. (Celalettin Atamanalp'ın (Prof.Dr.) aynı zamanda yeniden açılan “Erzurum Türk Ocağı” kurucuları arasında yer alması.) 27 Mayısın askeri darbesinin önde gelen liderlerinden Alparslan Türkeş Hindistandan döndükten sonra ilk Anadolu seyahatini Erzurum'a yaptığında Erzurum antikomünizmine yeni bir zemin eklenecektir: Komandolar. İleride Ülkücü hareket olarak tanınıp bilinecek bu zeminden Erzurum'un son kırk yılı fevkalede etkilenecektir. Özellikle hadisenin kucağına düşmüş ve henüz kuruluş çalışmalarını yapan Atatürk Üniversitesi. Günümüz Atatürk Üniversitesi kadrolarındaki siyasi zihniyet yapısını inceleme fırsatı olanlar Muhafaza-ı Mukaddesat ile Ankara Merkezli illegal antikomünist modeli bir paylaşım süreci olarak tesbit edebilirler. Değerli dostum, uzaktan da olsa akrabam olan Yılma Durak günümüze kadar ulaşan bu sentez(?) de birinci dereceden roller üstlenmiş bir şahsiyettir. Onun asıl mensubiyeti Muhafaza-ı Mukaddesata, hatta onu da aşarak Hüseyin Avni'ye aitken (Babası ile birlikte DP döneminde bu yolda gazeteler dergiler çıkarmıştır) Hindistandan dönen Alparslan Türkeş''i ilk karşılayanlar arasında yer almış, CKMP toplantıları düzenlemiştir. O devirde talebe olan bu satırların yazarı da Yılma Durak gibi zaman zaman bu toplantılarda öncül roller üstlenmiştir. 1969 Adana kongresini müteakip 1970'de Ülkü Ocakları kurulunca Merkezden yönetilen Antikomünist Model Erzurum'da yeni bir safhaya girdi. Bu başlangıç döneminde en ses getiren eylem Malazgirt Zaferinin 900.yıldönümü için Erzurum'dan yola çıkarılan dokuz kişilik kafilenin yürüyerek dokuz günde Malazgirt'e varmasıydı. Kaflenin bir bölümünü Çerkez, Kafkas kökenli ailelelere mensup Erzurum'lular teşkil ediyorlardı. O zamanki siyasi polis”elemanları arasında bulunan Çerkez asıllı Ahmet Öztürk ’ün (Bilahere MÇP'den Erzurum milletvekili olan Oktay Öztürk'ün akrabası) bu kafilenin Malazgirte varması için özel bir ilgi gösterdiğini olayın kahramanları ve tanıklarıyla sohbetlerim sırasında öğrendim. 1970'li yıllar Ülkü ocaklarının özellikle Atatürk Üniversitesi çevresinde faaiyetleri ile gelişti. Tek Parti döneminin üçlü tehdidi İrtica-Kürtçülük-Komünizm bu sefer takdim tehir yapmış Komünizm ön plana geçmişti. Kürtçülerin büyük kısmı sol örgütlerde de faaliyet gösterdiğinden Kürtçülerle mücadele bir adım arkada devam ediyordu. Her iki grubun da Erzurum'da etkisini azaltan olayların birbirini takibi sonucu Üniversite Ülkü Ocakları lehine şekillenmeye başladı bu da TekParti'nin üçüncü tehlike olarak nitelediği irtica odakları ile ülkücü hareketi Erzurum'da karşı karşıya getirdi.İhtilaf kavga döğüş vuruşma safhasına kadar uzanabilecek bir potansiyel arzediyordu. Birtakım çatışmalar da oldu. ancak Şehrin Muhafaza-ı mukaddesat çizgisine yakın duran zihniyet yapısı ve MHP İl başkanı Rahmetli Bahattin Ceylan, Necmettin Evcimen, Dr.Alaattin Emmezoğlu gibi meselenin analizini yapalilecek zevatın sağ duyusu ile çatışma düşük profilli bir çizgiye yerleşip ordan devam etti. Yılma Durak'ın, Ülkücü Gençlikençlik lideri Doğu'nun Başbuğu” olarak bu problemin aşılmasında olumlu müdahaleleri olduğunu yakından biliyorum. Genç ülkücü liderler Muammer Cindilli, Hayrettin Kotangil Bedir Avcı ve daha birçok hakiki dadaş kumaşı taşıyan gençler de bu fitnenin yayılmasını önlediler. 12 Eylül öncesinin cinai vukuatları bilebildiğim kadarıyla bir istisna dışında Erzurum'da olmadı. İstisna Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi öğretim üyelerinden Doçent Dr. Orhan Yavuz Fakülte bahçesinde kimlikleri bilinmeyen kişi veya kişiler tarafından öldürülmesidir. CHP'nin büyük başarı kazandığI Genel Seçimin ardında vukuu bulan bu olay Ülkücü Harekete Erzurum'da darbe tesiri yapmış pek çok ülkücü asılsız gerekçelerle tarassut altına alınıp ve çeşitli ithamlar yöneltilerek legal güvenlik güçlerinin hedefi haline gelmiştir. 12 Eylül 1980( kavgayı bitirdik) düdüğü çalınınca bu takîbatın işkenceler, sürgünler, işten atılmalar, hapsedilmeler idamla yargılanmalar şeklinde tesirleri daha da belirgin hali gelecektir.(Karskapı işkencelerinden Mamak'a uzayan yol) Mamak'tan BBP çıkacaktır. Bunun Erzurum'daki yankıları da dikkat çekicidir. BBP ayrışımı ile bu bölünen ülkücü hareket Muhafaza-ı Mukaddesat bayrağını Türklük söylemiyle bir arada götürme politikası izliyor. MHP; CHP, İşçi Partisi ve türevlerinin baş çektiği Kemalist Çizgiye daha yakın dururken 1991, 1995 dönemlerinde Mecliste güç sahibi olan BBP Erbakan ve Anti İttihatçı cephe ile dayanışmıştır. Günümüz Erzurum ülkücü hareketini merkez modeli ile yürüten bir küçük çekirdek var ki onlar Erbakan''ın devamı olan AKP'ye şiddetle muhalefet ediyorlar Yalnız ona mı şehirde önemli bir zihni organizasyon olarak beliren Fethullah Hoca da onların hedefleri arasındadır. 2005 Temmuzunda Palandoken Otel Polatta tertib edilen ve Türkiyenin en seçkin aydınlarının arasında bulundukları Abant Toplantısı bu çekirdek gruba bir kampanya açma fırsatı vermiş Toplantı Ermeni himayeciliği ile itham edilmiş yazarlara fiili tepkiler planlanmış, son anda uygulamadan sarf-ı nazar edilmiştir. İlginç olan bu kampanyanın bir e-mail grubunda en yoğun halini alması birçok takma isimli merkez yaranının Erzurumluları kışkırtmasıdır. Ancak yine şehir halkını nesnel olarak temsil eden kişi, kurum ve kuruluşların yöneticileri iddiacıların değil itham edilenlerin yanında yer alarak kampanyayı boşa çıkarmıştır. Bu çekirdek şimdi bir E-Mail grubu ile varlığını sürdürüyor. Fikir bağlarını Atilla ilhan-OktaySinanoğlu-Turgut Özakman çizgisinde oluşturulan Kızılelma Koalisyonunun kurguladığı paradigmalara dayandırıyorlar: Parola ”Vatan”, işaret ”Namus” diyorlar, Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 - |
|
2 Erzurum Antikomünizmi'nin Tarihçesi. Mustafa Çetin Baydar Bolşevik ihtilalinin Erzurum üzerinde yıkıcı tesirleri olduğu kadar yapıcı tesirleri de oldu. İhtilalle birlikte silahını terk eden Çarlık ordusu asker ve zabıtanı sayesinde iki yıldır elimizden çıkmış olan Erzurum'a ordumuz birkaç ay içinde geri dönebildi. Türkiye'de antikomünist tezler edinen şehirlerin arasında Erzurum Rus hududuna yakın bir konumda olması sebebiyle ilk sırayı alır. Erzurum Antikomünizmin biri mahalli ikincisi siyasi merkezden idare edilen iki damarı vardır. Her iki damarda 12 Mart 1918 de ordu Erzurum'a döndüğünde teşekkül etmeye başlar. Mahalli antikomünist damarın yapılanması Kadı Raif Hoca'nın (Dinç) başını çektiği Muhafaza-ı Mukaddesat Cemiyetinde şekillenir.(16 Ocak 1921) Destekçiler din sınıfı şahsiyetleri ile şehir ekonomisi ve statüsünü temsil eden zevattır. İkinci Antikomünist Erzurum damarını ise Mustafa Kemal Paşa Ankara'dan yönetir. Derin devlet yöntemleri ile çalışan bu kanal Erzurum -Trabzon güzergahında Mustafa Suphi aleyhine yapılan eylemleri (21 Ocak 1921) planlar, Muhafaza-ı Mukaddesat Cemiyeti ile iş birliği yapar. Kısa bir süre sonra Mustafa Suphi ve arkadaşları Karadenizde yok edilir. Bu sonuç Sovyetlerle Ankara'nın ilişkilerini etkilemez. Daha önce 1 Eylül 1920'de Baküde yapılan Mazlum Milletler Şurasına Erzurum'dan pek çok şahsiyetler katılmıştır, bunlar içinde devlet için istihbarat yapanlar olduğu gibi birer aydın tavrı sergileyerek bolşeviklikten etkilenenler vardır Cevat Dursunoğlu, Yüzbaşı Nalbantoğlu İsmail bu grubun başındadır. Erzurum gençleri arasında sosyalizme ve komünizme ilgi duyanların sayısı haylicedir. Varlıklı ailelerin gençleri çoğunlukla böyledir. Öyleki bu gençlerin kapitalist birikimi reddettiklerinin göstermek için babalarının kasalarından çaldıkları törenle yaktıkları dahi rivayetler arasındadır.. Şehir de dizi dizi konakları bulunan alemdar ailesinden Muammer Alemdar bu eylemi yapanlar arasındadıdır.Yakın zamanda Taşambarların karşısında bulunan o muhteşem konağı yıkılıp yerle bir edilen Muammer Alemdar. Erzurum'da Tekparti idaresi döneminde Siyasi Polis (Milli Emniyet) in takibe aldığı üç ideoloji Vardır. İrtica, Kürtçülük, Komünizim. İkinci Dünya Harbini takip eden soğuk savaş döneminde Erzurum antikomünizmi 1918'de teşekkül eden modeli bire bir, kırk yıl ileriye taşındı. İkili eksen devam etti. Muhafaza-ı Mukaddesatçılar Komünizimle Mücadele Derneklerinde faaliyete başlarken, Ankara'dan derin devlet yöntemleri ile yönetilen Antikomünist Model devlet sistematiği içinde faaliyet yapıyordu. Yine işbirliği tamdı. Bu işbirliği eskiden de ileri gitmiş Nurcuların baş çektiği Komünizimle Mücadele Dernekleri,ortak dernek kuruculuğu dahi yapmışlardır. (Celalettin Atamanalp'ın (Prof.Dr.) aynı zamanda yeniden açılan “Erzurum Türk Ocağı” kurucuları arasında yer alması.) 27 Mayısın askeri darbesinin önde gelen liderlerinden Alparslan Türkeş Hindistandan döndükten sonra ilk Anadolu seyahatini Erzurum'a yaptığında Erzurum antikomünizmine yeni bir zemin eklenecektir: Komandolar. İleride Ülkücü hareket olarak tanınıp bilinecek bu zeminden Erzurum'un son kırk yılı fevkalede etkilenecektir. Özellikle hadisenin kucağına düşmüş ve henüz kuruluş çalışmalarını yapan Atatürk Üniversitesi. Günümüz Atatürk Üniversitesi kadrolarındaki siyasi zihniyet yapısını inceleme fırsatı olanlar Muhafaza-ı Mukaddesat ile Ankara Merkezli illegal antikomünist modeli bir paylaşım süreci olarak tesbit edebilirler. Değerli dostum, uzaktan da olsa akrabam olan Yılma Durak günümüze kadar ulaşan bu sentez(?) de birinci dereceden roller üstlenmiş bir şahsiyettir. Onun asıl mensubiyeti Muhafaza-ı Mukaddesata, hatta onu da aşarak Hüseyin Avni'ye aitken (Babası ile birlikte DP döneminde bu yolda gazeteler dergiler çıkarmıştır) Hindistandan dönen Alparslan Türkeş'i ilk karşılayanlar arasında yer almış, CKMP toplantıları düzenlemiştir. O devirde talebe olan bu satırların yazarı da Yılma Durak gibi zaman zaman bu toplantılarda öncül roller üstlenmiştir. 1969 Adana kongresini müteakip 1970'de Ülkü Ocakları kurulunca Merkezden yönetilen Antikomünist Model Erzurum'da yeni bir safhaya girdi. Bu başlangıç döneminde en ses getiren eylem Malazgirt Zaferinin 900.yıldönümü için Erzurum'dan yola çıkarılan dokuz kişilik kafilenin yürüyerek dokuz günde Malazgirt'e varmasıydı. Kaflenin bir bölümünü Çerkez, Kafkas kökenli ailelelere mensup Erzurum'lular teşkil ediyorlardı. O zamanki siyasi polis”elemanları arasında bulunan Çerkez asıllı Ahmet Öztürk ’ün (Bilahere MÇP'den Erzurum milletvekili olan Oktay Öztürk'ün akrabası) bu kafilenin Malazgirte varması için özel bir ilgi gösterdiğini olayın kahramanları ve tanıklarıyla sohbetlerim sırasında öğrendim. 1970'li yıllar Ülkü ocaklarının özellikle Atatürk Üniversitesi çevresinde faaiyetleri ile gelişti. Tek Parti döneminin üçlü tehdidi İrtica-Kürtçülük-Komünizm bu sefer takdim tehir yapmış Komünizm ön plana geçmişti. Kürtçülerin büyük kısmı sol örgütlerde de faaliyet gösterdiğinden Kürtçülerle mücadele bir adım arkada devam ediyordu. Her iki grubun da Erzurum'da etkisini azaltan olayların birbirini takibi sonucu Üniversite Ülkü Ocakları lehine şekillenmeye başladı bu da TekParti'nin üçüncü tehlike olarak nitelediği irtica odakları ile ülkücü hareketi Erzurum'da karşı karşıya getirdi.İhtilaf kavga döğüş vuruşma safhasına kadar uzanabilecek bir potansiyel arzediyordu. Birtakım çatışmalar da oldu. ancak Şehrin Muhafaza-ı mukaddesat çizgisine yakın duran zihniyet yapısı ve MHP İl başkanı Rahmetli Bahattin Ceylan, Necmettin Evcimen, Dr.Alaattin Emmezoğlu gibi meselenin analizini yapalilecek zevatın sağ duyusu ile çatışma düşük profilli bir çizgiye yerleşip ordan devam etti. Yılma Durak'ın, Ülkücü Gençlikençlik lideri Doğu'nun Başbuğu" olarak bu problemin aşılmasında olumlu müdahaleleri olduğunu yakından biliyorum. Genç ülkücü liderler Muammer Cindilli, Hayrettin Kotangil Bedir Avcı ve daha birçok hakiki dadaş kumaşı taşıyan gençler de bu fitnenin yayılmasını önlediler. 12 Eylül öncesinin cinai vukuatları bilebildiğim kadarıyla bir istisna dışında Erzurum'da olmadı. İstisna Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi öğretim üyelerinden Doçent Dr. Orhan Yavuz Fakülte bahçesinde kimlikleri bilinmeyen kişi veya kişiler tarafından öldürülmesidir. CHP'nin büyük başarı kazandığI Genel Seçimin ardında vukuu bulan bu olay Ülkücü Harekete Erzurum'da darbe tesiri yapmış pek çok ülkücü asılsız gerekçelerle tarassut altına alınıp ve çeşitli ithamlar yöneltilerek legal güvenlik güçlerinin hedefi haline gelmiştir. 12 Eylül 1980( kavgayı bitirdik) düdüğü çalınınca bu takîbatın işkenceler, sürgünler, işten atılmalar, hapsedilmeler idamla yargılanmalar şeklinde tesirleri daha da belirgin hali gelecektir.(Karskapı işkencelerinden Mamak'a uzayan yol) Mamak'tan BBP çıkacaktır. Bunun Erzurum'daki yankıları da dikkat çekicidir. BBP ayrışımı ile bu bölünen ülkücü hareket Muhafaza-ı Mukaddesat bayrağını Türklük söylemiyle bir arada götürme politikası izliyor. MHP; CHP, İşçi Partisi ve türevlerinin baş çektiği Kemalist Çizgiye daha yakın dururken 1991, 1995 dönemlerinde Mecliste güç sahibi olan BBP Erbakan ve Anti İttihatçı cephe ile dayanışmıştır. Günümüz Erzurum ülkücü hareketini merkez modeli ile yürüten bir küçük çekirdek var ki onlar Erbakan'ın devamı olan AKP'ye şiddetle muhalefet ediyorlar Yalnız ona mı şehirde önemli bir zihni organizasyon olarak beliren Fethullah Hoca da onların hedefleri arasındadır. 2005 Temmuzunda Palandoken Otel Polatta tertib edilen ve Türkiyenin en seçkin aydınlarının arasında bulundukları Abant Toplantısı bu çekirdek gruba bir kampanya açma fırsatı vermiş Toplantı Ermeni himayeciliği ile itham edilmiş yazarlara fiili tepkiler planlanmış, son anda uygulamadan sarf-ı nazar edilmiştir. İlginç olan bu kampanyanın bir e-mail grubunda en yoğun halini alması birçok takma isimli merkez yaranının Erzurumluları kışkırtmasıdır. Ancak yine şehir halkını nesnel olarak temsil eden kişi, kurum ve kuruluşların yöneticileri iddiacıların değil itham edilenlerin yanında yer alarak kampanyayı boşa çıkarmıştır. Bu çekirdek şimdi bir E-Mail grubu ile varlığını sürdürüyor. Fikir bağlarını Atilla ilhan-OktaySinanoğlu-Turgut Özakman çizgisinde oluşturulan Kızılelma Koalisyonunun kurguladığı paradigmalara dayandırıyorlar: Parola "Vatan", işaret "Namus" diyorlar, . Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 - |