1 (1777-1860) : Erzurum'un Tanbura köyünde doğdu. Medrese öğrenimi gördü. Nakşibendi tarikatına girerek, Mevlana Halid'e bağlandı. Anadolu'da birçok yer gezdi. Kastamonu'da Alışan Bey'in ilgi ve yardımını gördü. Evlendi. Eşinin ölümü üzerine tekrar geziye çıktı. Sinop, Sivas, Trabzon ve Niksar'ı gezip dolaştı. Hem âşık ve hem de divan tarzında şiirler yazdı. Döneminin büyük şairlerinden biri sayılmaktadır. Tokat Niksar'da öldü. |
|
2 (XIX.-XX Yy.)Erzurum'la Pavi arasındaki Tanbura köyünde doğduğu söylenmektedir. Yaşamı hakkında bilinenler halk arasında dolaşan söylentilere ve şiirlere dayanmaktadır. Ölümü hakkında kesin bir tarih yoktur. Fuad Köprülü 1854 tarihi olarak kabul etmektedir. Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 - |
|
3 Emrah, 1799 yılında Erzurum'un Ilıca ilçesine bağlı Tanbura köyünde doğdu. “Emrah” adının şairin gerçek adı mı, yoksa mahlası mı olduğunu bilemiyoruz. Z. Fahri Fındıkoğlu, bu konuda “ortaya atılan bir iddia”dan bahsetmektedir. Buna göre “Emrullah” adı bir değişim neticesi “Emrah” biçiminde ortaya çıkmıştır. Bir başka teze göre ise Emrah; “eski Türkçe de âşık mânasına gelen Emrâk'tan muhaffet ve muharref'tir.”Azeri lehçesi sahasına dahil olan Şarkî Anadolu'da (k) lar (h) suretinde telaffuz edilir. Binealeyh (Emrâk - Emrâh) olur. Kelimenin telaffuzunda bir suhûlet te'mîn için olmalıdır ki, her iki mahdûd hece maksûrlaşarak (Emrah) şeklini almıştır. Emrah, iyi bir medrese gördü, Nakşibendîliğin Halidî koluna intisap etti. Hayatı boyunca pek çok yer gezdi. Birkaç kez evlendi. Bu evliliklerden çocukları oldu. Ancak ayrıntıları bilmiyoruz. Kastamonu'da Alişan Bey'in ilgi ve yardımını gördü. Uzun süre onun konağında kaldı. Orada evlendi. Alişan Bey'in ölümü üzerine Kastamonu'dan ayrıldı. Sinop ve Trabzon'a gitti. Daha sonra Sivas'a yerleşti. Orada Mahi Hanım adında bir “taze dul kadına” gönlünü kaptırdı. Bu olay, şaire; “Yâre açtı bağrıma meh - pâreler Emrah benim dedirtmiştir. Eşraftan bazılarının araya girmesiyle Mahi Hanımla evlendi. Orta Anadolu'yu gezip dolaştı. Konya ve Niğde'deki tekkelerde kaldı. 1840 yılında eşini kaybetti ve Sivas'tan Tokat'a gitti; oradan da Niksar'a geçti, Burada bir evlilik daha yaptı. Hayatının sonuna kadar da burada kaldı. Ama hep Erzurum'lu olduğunu hatırladı. Bazen de dile getirdi. Örneğin bir şiirinde, Erzurum'dan bir pek çok şairin çıktığını ifade ederken, bu arada kendisinin de “hakikat bezminin üstadı” olduğunu söylemektedir: Ne âşıklar çıkuptur Erzurum'dan lîk Emrâhî Emrah geleneğe uyarak pek çok çırak ta yetiştirdi. Bunlar arasında Tokatlı Nuri ve Gedayî de bulunmaktadır. Emrah, halk şiiri geleneğinden kopmadan klasik şiirlerimizin de en güzel örneklerini vermiş şairlerden biridir. Özellikle çağdaşları Everekli Seyrânî ve Dertli ile ortak yönleri, her üçünün de dîvân tarzıyla birlikte âşık tarzını şiirlerinde yetkin bir biçimde kullanmalarıdır. Ki bu özellik, onları çağının en büyük şairleri yapmıştır. Ayrıca her üç şair tasavvuf geleneğinden gelmektedir. Bu yönleri de şiirlerine yansımıştır. Emrah'ın dili, dîvân tarzında yazdığı şiirlerinde süslü ve sanatlı; âşık tarzında yazdıklarında ise sade ve yalındır. Dîvân tarzında yazdığı gazel, muhammes ve murabbaları, âşık tarzında yazdığı koşma ve semaileri, halk arasında itibar görmüş, zevkle okunmuştur. Fındıkoğlu, Emrah'ı anlatırken, O'nun “klasik olduğu kadar romantik halk şairi” olduğu söylenmektedir. Ayrıca “irticâlen şiir söylemedeki şaîrâne kudreti herkesçe müsellem olan” bir saz şairidir. Emrah, 19. yüz yılın en büyük halk şairlerinden biri sayılmaktadır. Pek çok şiiri şarkı ve türkü formunda yaşayarak halk zevkinde karşılığını bulmuştur. Köprülü Mehmet Fuat; 19. Asır Saz şairlerinden Erzurumlu Emrah (1929) GAZEL Dostum bir an tecellî etse bî-pervâ bana Ol kadar dolmuş gözüm gönlüm hayâl-i yâr ile Sırr-ı aşkım ol kadar bulmuş kemâl-i saltanat Tab'-ı aşk ile içim dışım kamu pür-nurdur Rind-i aşkım mest-i hayrânım lebin ’atşânıyım Ol zaman kim hil'at-i insanı giydim eynime Neylesin Emrah sensiz hûr-i ayn-i cenneti VARDIR Deli gönül melûl olup gam yeme Halk için ibadet eder sâdıklar Âşıklık dediğin kıldan ince Bîçâre Emrah söylenir ezel DİL MÜLKÜ SENİNDİR Dil mülkü senindir ey şeh-i hûbân A kızım çok nazdan âşık usanır Yaptığın cefâyı etsem takrîr Emrahî çekmekte aşk ile sevdan EY TABİP Ey tabip el çek yaram üstünden İçerim yanıyor kendim havayi Emrah eydür yalan oldu sözlerim EĞLENDİRİR Gönül gitmek ister gurbet illere Bülbül gibi kaldık güller içinde Bir sözüm var aşikâre söylenmez |